VİDEO & FOTO


Aristoteles + Kant = ?

C.Thi Nguyen oyunsever bir felsefe profesörü. Oyunlar, sosyal medya, toplumsal kutuplaşma gibi konular üzerine kafa yoruyor, konuşuyor, yazıyor. Oyun felsefesi yaparken bunu, örneğin oyunlaştırma üzerinden, sosyolojik boyutları ile ele alarak ilginç bir pratik felsefe ortaya koyuyor. Dolayısıyla ❤ ❤ ❤.

 

Gelelim videoya. 2023’te Chicago Üniversitesi'nde bir başka felsefeci Agnes Callard’ın konuğu olduğu söyleşinin kaydından çok eğlenceli kısacık bir parça (kaydın tamamı). “Oyunlar iyiyse oyunlaştırma neden kötüdür”sorusundan yola çıkan sohbetin izleyeceğiniz kısmında Nguyen, Aristoteles ve Kant’ı sentezleyerek Bernard Suits’in oyun tanımına ulaştığı harika bir anekdot aktarıyor.

 

Meraklısına not - Oyunlaştırma ile ilgili Ludozofi’deki diğer içerikler:


Oyun İçinde Oyun (2017)

“Bir masanın etrafına toplanmış, mahallenin büyük abilerinin oynadığı, yalan ve hilelerle dolu, adil olmayan bir oyunun hikayesi... Oyun içinde oyun...”

 

Oyun içinde Oyun'da politik ‘oyunun’ Türkiye’deki güncel bir yansımasına tanıklık ediyoruz. Fakat dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, olup bitenin azıcık farkında olan herkes için fena halde tanıdık bir oyun bu. Tanıdık ama hala irkiltici, hala rahatsız edici. Bu haliyle kaybetmeye mahkum olduğumuz...

 

Önce bu eli almalı, sonra oyunu bozmalı!

 


Yıkıntıların Arasında

Kahramanmaraş, Türkiye. Şubat 2023

 

Bölgeyi vuran korkunç depremlerin ardından çocuklar bir oyun çemberinde. Yıkıntılar arasında, oyunun sağaltıcılığı etrafında, el ele.

Foto: Kazım Kızıl


Alÿs’in Oyunlar Diyarı (1999-...)

“Bazen şiirsel bir şey yapmak politik hale gelebilir, bazen de politik bir şey yapmak şiirsel hale gelebilir.”

 

“Sanatçı Francis Alÿs, Çocuk Oyunları çalışması için Nepal’in Katmandu şehrinde aşık oynayan çocuklardan Meksika Oaxaca’da müzikli sandalyeler oynayanlara, Afganistan’da uçurtma uçuranlara kadar dünyanın dört bir yanından çocuk oyunlarını kayda geçiriyor. Çekimlerin yapıldığı yerler arasında şehirler ve köyler, huzurlu yerleşim yerleri kadar, Irak’ta bir Yezidi mülteci kampı ve kuşatma altındaki Kabil gibi çatışma ve gerilimin hakim olduğu bölgeler var.”

 

Oyunların dünyasını, zuhur ettikleri ve kimi zaman onlara acı bir tezat oluşturan ‘gerçek’ koşullar ile birlikte sabırla kayda geçiren bu işler, şiirselin politikleşmesi veya politiğin şiirselleşmesinin ne demek olabileceğini çocuk oyunları ile gösteriyor.

 

1999’dan bu yana büyümeye devam eden koleksiyondaki videoların tamamını sanatçının web sayfasından ücretsiz izleyebilir ve indirebilirsiniz.

 

Kaynak: EYE Film Müzesi / sergi tanıtım videosu ve kitapçığı

 


Hiçbir Şey Yapmama Makinası (1957)

Oyunun yaratıcılıkla ilgisini kurmak zor olmasa gerek. Kimi zaman bu ilgi oyuncul sanat ile teknolojik yeniliğin kesiştiği eselerde görünür hale geliyor.

 

Sanatçı-tasarımcı çift Ray ve Charles Eames, 1957’de güneş enerjisi ile çalışan hareketli bir heykel yapıyorlar. Bu iş, Eames’lerin ‘oyuncakların ve oyunların ciddi fikirlerin habercisi’ olabileceği düşüncesinin renkli bir örneğini oluşturuyor. Zira ‘Güneş Enerjili Hiçbir Şey Yapmama Makinası’ adını verdikleri bu eser, güneş enerjisinden elektrik üretiminin ilk uygulamalarından biri oluyor.

 

Eames Demetrios’un 1995’te hazırladığı kısacık film bu eğlenceli ‘makina’yı gösterirken, oyuncul üretimin imkanlarını da hatırlatıyor. Tıpkı izlerken hayal gücümüze oynattığı küçük oyunlar gibi.

 

Kaynak: Aeon

 


Şarkı Söyleyen Sokak (1951)

İskoçya’nın başkenti Edinburgh sokakları, sene 1950. Kadim gelenekler, gündelik nesneler, aşk, ölüm... sokakları dolduran oyunlarda, oyun şarkılarında ve tekerlemelerde yankılanıyor. The Singing Street  (Şarkı Söyleyen Sokak) bu sesleri incelikle yakalayıp bize getiren bir kısa film. Hikayesini, filmle buluşmamıza vesile olan 5Harfliler yazısından aktaralım:

 

James Ritchie, İskoçya’nın Edinburgh şehrinde öğretmenlik yapıyormuş. Kendince ilginç şeyler anlatıyormuş derste, öğrencilerin ilgisini çekmek için de uğraşıp duruyormuş, ama bir türlü istediği gibi olmuyormuş. Günler, haftalar geçmiş böyle, kimsede bir merak, heyecan uyandıramamış. Sonunda bir gün canına tak etmiş, bırakmış dersi falan, sınıfa dönüp “E siz nelerle ilgileniyorsunuz peki yahu, neleri seviyorsunuz?” diye sormuş. Cevap yok. “Yani vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?” Yine, sessizlik. “Mesela tatilde ne yapıyorsunuz?” Nihayet (ve tabii ki):

 

“Oynuyoruz.”

 

“Peki” deyip derse dönmek yerine “Neler oynuyorsunuz mesela?” diye sormasıyla, bir acayip kapı açılmış Ritchie’nin önünde. Çocuklar anlattıkça o merak edip sormuş, o sordukça onlar anlatmış. Sonra bakmış olmayacak, çıkartmış kağıdı kalemi, notlar almaya başlamış. O gün roller değişmiş sınıfta, ve bir kez olsun, herkesin ilgiyle katıldığı bir ders olmuş.

 

Ritchie’nin ilgisi sonraki günlerde de devam etmiş. Ders aralarında bahçeye çıkıp oyunları seyretmiş, şarkıları dinlemiş, notlar almış. Böyle böyle, oyunlar, tekerlemeler, şarkılar dünyasının büyüsüne iyice kaptırmış kendini, ve sonunda birkaç arkadaşıyla birlikte bu dünyaya dair bir film çekmeye karar vermişler. Endüstriyel gelişimin hızla değiştirdiği Edinburgh sokaklarında, 1950 yılının pırıl pırıl bir altı günü boyunca gezinmişler, çoğu kız 60 kadar çocukla türlü-çeşit oyun kaydedip ortaya 18 dakikalık bir kısa film çıkartmışlar.

 

Filmin tamamı şuradan izlenebiliyor.

 


Satranç Oyunu (1968)

Piyonlar huzursuz. Oyuna devam. Derken oyun dışı kalanlar dayanamayıp bozuyorlar oyunu. Peki eski rolleri ortadan kaldırmadan yeni bir oyun kurulabilir mi? O oyun yeni bir oyun olur mu?

 

Sosyolog Erik Olin Wright’ın 1968’de yaptığı kısa film The Chess Game (Satranç Oyunu) bu sorulara göz kırpıyor. 60’ların radikal özgürlükçü politik eylemleri ve savaş karşıtı hareketlerinden ilham aldığını söyleyen Wright, gerçek değişim için bizzat satranç tahtasını hedef almayı öneriyor.

  

Ayrıca şu uzunca mülakatta film hakkında açıklaması var. Özetle diyor ki, piyonların satranç tahtasını ortadan kaldırmak yerine “yönetici sınıf” taşlarını piyonlaştırmalarını eleştirdim; oyunun kurallarını üreten “sınıf yapısı” dediğim şeyi ortadan kaldırmadan gerçek bir özgürleştirici alternatifin mümkün olamayacağını söylemeye çalıştım. Wright her ne kadar 1968 hareketinden ilham alsa da bunu “Marksist” olsun diye değil (“burada üretim ilişkilerine dair bir şey yok”), “sosyal yapı” metaforunu işlesin diye yaptığını belirtmiş. 

 


Ali Nesin'den Oyunlar Kuramı Dersleri

Oyunun tarihi, psikolojisi ve felsefesi olur da matematiği olmaz mı? Özellikle 20. Yüzyılın ortalarından itibaren ciddi bir çalışma alanına dönüşen oyun kuramı kabaca şöyle tanımlanıyor: kurallı oyunlarda rasyonel oyuncuların stratejik etkileşimlerine dair matematiksel modellerin incelenmesi.

 

Ali Nesin, 2014 yılında Matematik Köyü’nde verdiği derslerde, daha önce yazılarında da ele aldığı bazı oyunlar ve örnekler üzerinden oyunlar kuramını anlatıyor. Oyundan keyif almak için matematiğine vakıf olmak şart değil elbette. Fakat hem oyunun bu boyutunu hatırlamak hem de bizzat matematiğin oyuncul eğlencesini tatmak isteyenler için Nesin’in dersleri biçilmiş kaftan. Üstelik harika bir beyin jimnastiği.

 

Baştan sona izleyecek vaktiniz yoksa üzülmeyin. Sadece merakınızı celbeden derslere girmek isterseniz, konularına göre derslerin listesi:

 

Açık Bilgi Oyunları (1-3):

1. Oyunlar kuramına giriş, NIM ve benzeri oyunlar

2. Oyunlar ve stratejiler (devam)

3. Zermelo teoremi, örnekler, satranç, dama, go, connect four

 

Kombinasyon/Permütasyon Hesapları (4-5):

4. Kombinasyon hesapları, poker elleri

5. Kombinasyon hesapları (devam), poker elleri ve gelme ihtimalleri

 

Şans ve Strateji Oyunları (6-11):

6. Zar oyunları, barbut

7. Yazı-tura olay kümesi, binom dağılımı, bir maymunun Hamlet’i yazabilme ihtimali, yazı-tura kumarı

8. yazı-tura oyunlar, kasa her zaman kazanır mı?

9. Olasılık ve beklenti hesapları, piyango, rulet, vb. kumar oyunları, bir amibin beka sorunu

10. Amibin beka sorunu (devam), çekirgenin yolu

11. Nash dengesi, taş kağıt makas

 

Devam zorunluluğu yok ama tadına varınca bırakması da pek kolay değil. İyi eğlenceler, iyi dersler! 

 


Oyun Sınır Tanımaz

California Üniversitesi Mimarlık bölümü profesörleri Ronald Rael ve Virginia San Fratello, ABD-Meksika sınırına tahterevalli kurdular. Rael ve San Fratello’ya göre “tahterevalli, insanlar arasındaki dolaysız ilişkilerin mutlu ve oyunlu bir atmosfer yaratabileceğini” ve “komşularımızla ilişkilerimizin siyasi ilişkilerin çok ötesine geçebileceğini” gösteriyor.  Tahterevalli sayesinde hem çocuklar hem yetişkinler sınırın öte tarafındaki oyundaşları ile eğlenceli bir şekilde duvarı ‘aşma’ imkanı buldular.

 

Aslen 2009 tarihli bir proje kapsamında geliştirilen tasarım, sınır polisinin müdahalesi ile kurulduğu gün sökülmek zorunda kaldı. Polisten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Örgüt bağlantısı olmadığı tespit edilen grup tahtaları sökerek olaysız bir şekilde olay yerinden ayrılmıştır. Karşılaşma sırasında sınırdan herhangi bir insan veya mal geçişi olmadığı tespit edilmiştir.”

 

Nihayetinde bu oyunlu karşılaşma bir şekilde vuku buldu. Bu da demek oluyor ki, isteseniz de istemeseniz de, bir şeyler sınırdan geçti. Geçmiş olsun :)

 


Japon Oyuncak Ustası

"İnsanları gülümsetecek pek çok fırıldaklı oyuncak yaptım. Pudra süren bu kadın gibi. Hareketleri yalnızca 10-20 saniye sürse de bence bir hikayeleri var. Şu makarna yiyen kuklalar mesela, saatlerce sürse ne kadar sıkıcı olurdu! İleri teknoloji eğlenceli. Ama çocukların sadece bu tip oyuncaklarla haşır neşir olmaları çok üzücü."

 


Oyun Hakkı Adına

“Lütfen arabanızı çekin. Yoksa geriye bir şey kalmayacak.”

 

Yer: Amsterdam’ın Pijp semti; sene: 1972.

 

Şehir merkezindeki nüfus yoğunluğu ve otomobil sayısındaki artış bölgeyi giderek yaşanmaz hale getiriyor. Bu durum karşısında mahallenin çocukları seslerini yükseltiyorlar: Otomobillere hayır! Daha fazla oyun alanı!

 

Çocukların daha yaşanır bir mahalle ve oynanabilir sokaklar için verdiği mücadelenin görüntüleri, Roeland Kerbosch imzalı Namens de Kinderen van de Pijp (Pijp Çocukları Adına) adlı belgeselden. Paylaştığımız video bu filmin Bicycle Dutch adlı blogda yayınlanan kısaltılmış versiyonu.

 

‘Oyun lobisi’nin bu ‘hain’ eylemleri sonrasında ne mi olmuş? Pijp’ta otomobillere ayrılan yollar daraltılarak tek yön yapılmış ve 30 km hız sınırı getirilmiş, sokaklar ağaçlandırılmış ve en önemlisi sokaklara pek çok oyun alanı kurulmuş.

 

“Eylem böyle yapılır” diyor belgeseldeki minik eylemci. “Neyin yanlış olduğunu ve nasıl daha iyi olabileceğini göster. Mahalle arkandan gelecektir.”

 


Özgürlüğe Oynamak

"Minik Azad’ın sokağa çıkması yasak. Sıkışmış. Kocaman hayal gücü küçücük evin içine sığamıyor ve sokağa taşmanın yolunu ilginç bir yöntemle buluyor…" Oyuncul düş gücü, özgürlüğe giden yolu açık tutuyor.

 

Yakup Tekintangaç'ın 2015 yapımı, bol ödüllü kısa filmi Azad, küçük bir çocuğun, hayatın gri gerçeklerini oyunla renklendirişinin öyküsü.

 


Oynamak ya da Oynamamak

Toplumsal eşitsizlik, hak ihlalleri ve ayrımcılığa dikkat çekmek için Observatoire des Inégalités tarafından hazırlanan filmde bir grup çocuk Monopoly oynamaya koyuluyor. Ancak oyun sırasında kurallarda bazı 'değişiklikler' hasıl olunca, adalet hissi henüz körelmemiş küçük oyuncular haklı olarak tepki veriyorlar. Fakat videoda dikkat çeken bir şey var: oyuncular oyuna devam etmekten de geri durmuyorlar. Bozguna uğratılmış kurallarına, hatta Monopoly oyununu düşündüğümüzde oyunun kendisinde yanlış bir şeyler olmasına rağmen.

 

Hayat oyuna benzer, doğrudur. Ne ki hayat oyundur demek fazlaca büyük laf etmek olur. Teşbihte olmayan hata tespitte hemen kendini gösterebilir. Hani meşhur bir söz vardır “yanlış hayat doğru yaşanmaz”. Peki, sevgili oyundaşlar, yanlış oyun doğru oynanır mı?

 


Kimse Yasadışı Değildir

 

Ne diyordu Deleuze, "Bir başkasının rüyasına yakalandıysan boku yemişsindir." Uyarlayarak tekrar edelim: bir başkasının oyununa kapılmışsan ve buna tanık olanlar da sessiz kalıyorsa, boku yemişizdir. Unutmayalım oyun bizimdir, hayatlarımızla oynayanların değil. Tabii bunu hatırladığımız sürece...


Dikkat Distopik Oyun Çıkabilir!

 

Oyunlaştırma, oyun unsurlarının ve ilkelerinin oyun-dışı alanlara uygulanmasıdır. Kullanıcı bağlılığı, tüketici alışkanlıkları, kurumsal verimlilik, işçi istihdamı ve değerlendirmesi, sistem kullanışlılığı, trafik ihlalleri, oy vermeme eğilimi ve benzeri durumları geliştirmek için kullanılmaktadır. [Wikipedia]

 

Videoda Çin’de devlet tarafından vatandaşlara oynatılan Sesame Credit adlı ‘oyun’dan ve oyunlaştırmanın olası tehlikelerinen bahsediliyor (Türkçe altyazı seçeneği mevcut). Anlatılanların tamamı (henüz) gerçek değil. Zira aslında bunu yapan Çin Devleti değil bir finans şirketiymiş ve hedef kitle de Çin vatandaşları değil şirketin müşterileriymiş. Evet, neyse ki ikisi arasında hala bir fark var. Yalnız bu fark sandığımızdan daha ufak ve daha kısa ömürlü olabilir.

 

Unutmayalım; oyun müştereklerimizdendir. Distopik bir oyuna dönüşmüş bir dünyada söz hakkı olmayan oyuncular olmak istemiyorsak oyunlara sahip çıkalım. Oyun için – oyunu biz kuralım. 


Oyuna Devam

ÇİN, Heilongjiang. 1989.

 

Heilongjiang Akıl Hastanesi. Hastalar poker oynuyor. Kaybedenin cezası başının üstüne bir yastık koyup devam etmek. Foto: Lu-Han


Monopoly AlaTurka!


Edebiyatta Oyunbazlar ve Oyunbozanlar

Oğuz Atay'dan Cervantes'e, Haldun Taner'den Perec'e oyunun edebiyatın neresine düştüğüne dair bir sohbet; Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy'dan...


Tabular Tabularımız!

 

Eyleme ve konuşmaya dair bazı imkanlar zaten yoktur, kimileriyse zamanla yoksanır. Kuraldı, yasaktı derken bir sustur bir durdur, alır başını yürür. Üstüne bilmezlik, korku, nisyan, ayıp ve kutsalın katı sosları boca edilir ve taş gibi tabular ortaya çıkar. İyi bir oyun, çoğu zaman yıkıp geçemezse de, mutlaka bir ucundan dokunur bu katılığa. Şöyle bir yoklar. Gıdıklar, mıncıklar. Muhtelif duygular uyandırır oyuncuda. Acı bir gülümseme mesela.

 

Aradan geçen yılların kart destesini iyice kabarttığı, Aylin Kuryel ve Emrah Irzık imzalı bir tabu oyunu var sırada. Karşınızda Türkiye sinema tarihinde bu oyunla ilgili yapılmış en iyi film: Tabu.


Baştan Başa Güzel Oyun

 

FC Heidenheim oyuncuları, oyun tutkusu ve takım ruhu bir araya gelince küçük bir skorun şampiyonluk golüne bedel olabileceğini gösteriyor.


Flying Paper: Uçurtmayı Vurmasınlar

 

Gazze Şeridi'nin Cebaliye bölgesinde binlerce çocuk gökyüzünü uçurtmalarla bezeyerek dünyaya seslerini duyurmaya çalıştılar. Bu rekor denemesinin görüntülerine Telegraph ve NTV yer vermiş. Ayrıca meraklısı için hemen aşağıda Gazzeli çocukların uçurtma kültürlerine dair yapılmış Flying Paper adlı belgeselden kısa bir bölüm var.


Dünyadan Oyunlar, Oyundan Dünyalar

 

TureActivist sitesinin derlediği birbirinden güzel 30 resim, dünyanın değişik yerlerinden oyun oynayan çocukları bir araya getiriyor. Tüm bu fotoğraflarda ortak bir şey var ama ne? Tamamı için buradan buyrun.


Kelimelik - Gezi Özel (3 Haziran 2013)

 Ekranların en naif ve zarif yarışma programı Kelime Oyunu, Gezi Direnişi'ni kendi meşrebince selamlıyor. Bizden de kendilerine selam, bizi yarışmaya çağırmadıkları için aşk olsun! :)

 


The Art of Puzzles (Bulmaca Sanatı)

Bulmaca tasarımcısı Scott Kim, bulmacanın ne menem bir şey olduğundan, tasarımının inceliklerinden ve kendi işlerinden bahsediyor. Bana kalırsa ilk tasarladığı bulmaca şu anda yaptıklarından çok daha iyiymiş. Neyse, izleyip kendiniz karar verin.

 

Videoyu orijinalinden izlerseniz, Türkçe altyazı seçeneği de var.

 

Hoşunuza gittiyse Kim'in kişisel sitesini ziyaret edebilir, şu MathMunch haberinden daha fazla videosuna ulaşabilirsiniz. Yalnız altyazısı yok bunların.


Bir Kelimenin Peşinde

Scrabble'da en yüksek puan için yanıp tutuşan ruhlara ithafen bir kısa film.


Ape Son Damacı